İlle de 'Edebiyat diyorsanız..

hasbelkader

Well-Known Member
...

yüzün de olmasaydı dünyayı yumuşatan o yaz bulutu gülüşün
günlerim neye benzerdi, ya ömrüm?
karanlık bir mahzende soluk bir resim
rutubet, toz ve küf kokuları içinde
eskir eskir eskirdi.



"değişme" diyen sesin kaldı geride terkedilmiş evlerde hayal gibi yankılanan
"sen böyle güzelsin..."
değişemezdim. değişmedim.
ömür sürüyor yine yırtarak yürek zarını
aykırı soruların o bildik seyrinde
küçücük bir incelikle ışıklanıp
düşerek gölgeler içinde
aldanışın içedönük o gücenik ülkesine.

...



Şükrü Erbas​
 

hasbelkader

Well-Known Member

tumblr_nq01giusiZ1t19jpho1_500.gif
 

hasbelkader

Well-Known Member


Bir misafirliğe gitsem

Bana temiz bir yatak yapsalar

Her şeyi, adımı bile unutup

Uyusam…

Kalktığımda yatağım hâlâ lavanta koksa

Kekikli zeytinli bir kahvaltı hazırlasalar

Nerde olduğumu hatırlamasam

Hatta adımı bile unutsam…




Melih Cevdet Anday​
 

hasbelkader

Well-Known Member
upload_2017-7-4_16-10-50.jpeg

Kara batmış ağaç gövdeleri gibiyiz.
Görünüşte narin, bir itsen yuvarlanıp yıkılacak.
Ama ne mümkün. Hepsi sımsıkı tutunmuş toprağa.
Anlarsınız ya, o da sadece görünüşte.

Kafka​
 

hasbelkader

Well-Known Member


Das Fräulein stand am Meere
Und seufzte lang und bang,
Es rührte sie so sehre
Der Sonnenuntergang.


Mein Fräulein! sein Sie munter,
Das ist ein altes Stück;
Hier vorne geht sie unter
Und kehrt von hinten zurück.


=)

Heinrich Heine
 

hasbelkader

Well-Known Member
Biz her şeye,
esirgeyen ve bağışlayan,
çokça esirgeyen ve çokça bağışlayan,
hep esirgeyen ve hep bağışlayan
rabbin adıyla başlayan adamlarız anna.


büyücülerin, haramilerin, borsacıların, reklamcıların, korsanların, işgalcilerin, bankacıların elinden kurtulmamız da bundan.
sanayi devriminde bile,
karanlık, rutubetli, çok bağırışlı,
çok nefessiz, çok sabahsız, çok aşksız, çok çiçeksiz, çok neşesiz, çok kitapsız
bir fabrikada hayatta kaldık sırf bu yüzden.


piyasaların hınçla dolu iniş çıkışlarına kalbimiz dayanıyor bir şekilde.
kalbimiz derken,
ilk gençliğimiz, sakalımız,
bir kasetin iki yüzüne de ard arda kaydedip dinlediğimiz şarkımız diyorum
aslında.
işte böyle yaşıyoruz ve yaşamak da sana dair uzayıp giden bir özleme dönüşüyor.
insaf et anna!


gidelim buradan.
senin masumiyetini,
bilgelik zamanlarından kalma sırları,
dünyanın bütün sabahlarını yanımıza alıp da gidelim.
hesap etmeden, haritaya bakmadan gidelim.
ölelim diyecektim az kalsın.
ölmeyelim.
hiç ölmeyelim anna.
sarılalım diyecektim az kalsın.
içimden böyle şeyler de geçiyor işte.
sarılalım, dudakların…
tamam sustum.


gitmek istemezsen bir şiir miktarı kadar otursak diyorum.
şiir kalsın istersen, sadece otursak.
oturmasan da olur benimle,sadece ellerimi tut.
ellerimi tutma dilersen sadece yüzüme bak.
yüzüme bak ama anna, yüzüme bak.
gözlerime bak, gözlerimin içine bak.
gözlerim biraz karanlık.
içinde cenkler, ayinler, kesik damarlar,
kapıları yumruklayışlar, cipralexler, turgutlar, edipler,sezailer,
siyahlar, beyazlar, uykusuzluklar, bitmeyen başağrıları, bildirilerin öfkesi,
duvarlara uzun dalmışlıklar var.


gözlerim biraz yorgun.
içinde bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler,
bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler…
bekleyişler anna.


köylü çocukların parasız yatılı sonuçları mesela.
nişanlısı askerde kızlar,
kızı ölüm orucundaki baba,
babası tersanede oğul,
oğlu şizofren anne.


hepsini sayamam gerçi, utançlarım da var.
ama geçecek hepsi, geçecek.
şifalı gözlerin her şeyi iyi edecek.
gözlerimin içine bakmaktan korkma anna.
sen adımını attığın andan itibaren
hira dinginliğine dönüşecek ortalık.


Tarik Tufan
 
Top