S
sarhosbalik
Guest
Çiçekci dükkanı olan tanıdık bir hatun var.
Geçenlerde kahvesini içmeye gittim. Detaylar önemsiz...
Vedalaşırken, dur bir dakika! dedi.
İçinde, koyu yeşil ve parlak yapraklı bir bitki bulunan saksıyı bana uzattı.
Balıklarla uğraştığım yetmiyor yaa...
Balıklar 4 gün yemsiz durabiliyorlar.
Denemek istemiştim bir ara ne kadar dayanabilecekler açlığa?
diye ama 4üncü günde deneyi sonlandırdım.
Mazallah ölmelerine dayanamam.
Osman ortalığı ayağa kaldırırdı acıktığında.
Mamasını kabına koyana kadar peşimden ayrılmazdı.
Ya da sabahları beni uyandırmadan susmazdı.
İki de bir üzerime atlardı.
Balıklar biraz daha şanssız bu konuda.
Dört gün de yem vermesen gıkları çıkmıyor, çıkamıyor.
Adına akvaryum dediğimiz dört bir yanı camdan duvarlarla sarılı,
göt kadar sahte denizin içinde suyun yüzeyine yaklaşarak birşeyler anlatmaya çalışıyorlar, açlıklarına dair. (Bu cümlede amma uzun oldu be)
Senim' in resminin oldugu raf' a koymuştum bitkiyi.
Hemen resmin önüne.
Böylece günde bir kere fazladan bakacaktım senim'e, bitkiyi sularken...
Bu arada bana hediye edilen bitki sayesinde bitkilerin de hisleri olduğunu öğrendim. O sabah uyandığımda yani gözlerimi açar açmaz bitkiye iki gündür su vermeyi unuttuğumu farkettim. Hemen kalkıp su getirdim kendisine. Susayıp susamadığından emin değildim ama umrumda değildi.
O an kendimi suçlu hissetmiştim ve affedilmek adına su verdim bitkiye. Sularken dalmışım öylesine. Kendime geldiğimde bitkiyle aramda bir iletişim hissettim sanki. Bir an konuşmak istedim kendisiyle ama o an yine, aslında bitkilerle konuşanların benim gözümde deli olduklarını hatırladım. Ben deli miyim de bitkilerle konuşayım...? diye düşünsem de parmak uçlarımla yapraklarını okşamaktan alıkoyamadım kendimi.
O gün iş yerinde bütün gün bitkiyi düşündüm.
Özlüyordum bitkiyi. (su an bile yani su an yazarken bile özlüyorum, bir nevi kendimi ot gibi hissediyorum) Ali abi de farkında olmalı bunun. Haa bu arada, Ali abi sana bişey sorcam; sen nasıl anlıyon abi ben ne zaman sarhoşum?
Neyse ne diyordum? Haa tamam hatırladım...
O gün eve geldiğimde gözlerime inanamadım.
Kocaman sapsarı bir çiçek açmıstı bitkim!
Hayatımda o kadar güzel ve canlı bir çiçek görmedim.
dakikalarca izledim kendisini.
Ayrılamıyordum bir türlü kendisinden.
Kardankadındaki duyguları yaşıyordum yeniden.
Ama bu çiçek kardankadından daha güzel ve gerçekti.
Resmini çekmekten alıkoyamadım kendimi.
Ve bütün bunlar yaşanırken sarhoş değildim.
Tamam yazarken sarhoşum ama bu sorun değil.
Resmini çektikten sonra seyretmeye devam ettim çiçeği,
bir ara bana güldü sanki.
Ertesi sabah uyandığımda ilk işim çiçeğe bakmak oldu.
Kapatmıştı kendisini. Dedim herhalde sadece akşamları açılıyor, gündüzeri uyuyor olmalı. Akşam eve gelirken çiçeğimi yeniden görecek olmamın sevincini tarif edemem.
Dalından düşmüş zavallım. Bir günlük ömrü varmış demekki diye söylendim. Çeçeğin ölümüne ne kadar üzüldüğümü kendimden saklamaya çalışıyordum.
Bilgisayarı açıp resmi yükledim. Resmi açtığımda hayatın bana yine küçük bir şaka yaptığını gördüm senim. Çiçeğin arkasından bana bakıp gülümseyen resmin, şimdi duvar kağıdı olarak karşımda duruyor.
Ya Ali abi, ben aslında diyorum ki;
Hayvanlar bir şekilde isteklerini belli ediyorlar, bitkilerde aynı sekilde becerebilyorlar bunu ama bazı insanlar neden kendilerini ifade edemiyorlar? Dilleri olduğu halde...
iş çıkardım sana yine, kusura kalma.
Geçenlerde kahvesini içmeye gittim. Detaylar önemsiz...
Vedalaşırken, dur bir dakika! dedi.
İçinde, koyu yeşil ve parlak yapraklı bir bitki bulunan saksıyı bana uzattı.
Balıklarla uğraştığım yetmiyor yaa...
Balıklar 4 gün yemsiz durabiliyorlar.
Denemek istemiştim bir ara ne kadar dayanabilecekler açlığa?
diye ama 4üncü günde deneyi sonlandırdım.
Mazallah ölmelerine dayanamam.
Osman ortalığı ayağa kaldırırdı acıktığında.
Mamasını kabına koyana kadar peşimden ayrılmazdı.
Ya da sabahları beni uyandırmadan susmazdı.
İki de bir üzerime atlardı.
Balıklar biraz daha şanssız bu konuda.
Dört gün de yem vermesen gıkları çıkmıyor, çıkamıyor.
Adına akvaryum dediğimiz dört bir yanı camdan duvarlarla sarılı,
göt kadar sahte denizin içinde suyun yüzeyine yaklaşarak birşeyler anlatmaya çalışıyorlar, açlıklarına dair. (Bu cümlede amma uzun oldu be)
Senim' in resminin oldugu raf' a koymuştum bitkiyi.
Hemen resmin önüne.
Böylece günde bir kere fazladan bakacaktım senim'e, bitkiyi sularken...
Bu arada bana hediye edilen bitki sayesinde bitkilerin de hisleri olduğunu öğrendim. O sabah uyandığımda yani gözlerimi açar açmaz bitkiye iki gündür su vermeyi unuttuğumu farkettim. Hemen kalkıp su getirdim kendisine. Susayıp susamadığından emin değildim ama umrumda değildi.
O an kendimi suçlu hissetmiştim ve affedilmek adına su verdim bitkiye. Sularken dalmışım öylesine. Kendime geldiğimde bitkiyle aramda bir iletişim hissettim sanki. Bir an konuşmak istedim kendisiyle ama o an yine, aslında bitkilerle konuşanların benim gözümde deli olduklarını hatırladım. Ben deli miyim de bitkilerle konuşayım...? diye düşünsem de parmak uçlarımla yapraklarını okşamaktan alıkoyamadım kendimi.
O gün iş yerinde bütün gün bitkiyi düşündüm.
Özlüyordum bitkiyi. (su an bile yani su an yazarken bile özlüyorum, bir nevi kendimi ot gibi hissediyorum) Ali abi de farkında olmalı bunun. Haa bu arada, Ali abi sana bişey sorcam; sen nasıl anlıyon abi ben ne zaman sarhoşum?
Neyse ne diyordum? Haa tamam hatırladım...
O gün eve geldiğimde gözlerime inanamadım.
Kocaman sapsarı bir çiçek açmıstı bitkim!
Hayatımda o kadar güzel ve canlı bir çiçek görmedim.
dakikalarca izledim kendisini.
Ayrılamıyordum bir türlü kendisinden.
Kardankadındaki duyguları yaşıyordum yeniden.
Ama bu çiçek kardankadından daha güzel ve gerçekti.
Resmini çekmekten alıkoyamadım kendimi.
Ve bütün bunlar yaşanırken sarhoş değildim.
Tamam yazarken sarhoşum ama bu sorun değil.
Resmini çektikten sonra seyretmeye devam ettim çiçeği,
bir ara bana güldü sanki.
Ertesi sabah uyandığımda ilk işim çiçeğe bakmak oldu.
Kapatmıştı kendisini. Dedim herhalde sadece akşamları açılıyor, gündüzeri uyuyor olmalı. Akşam eve gelirken çiçeğimi yeniden görecek olmamın sevincini tarif edemem.
Dalından düşmüş zavallım. Bir günlük ömrü varmış demekki diye söylendim. Çeçeğin ölümüne ne kadar üzüldüğümü kendimden saklamaya çalışıyordum.
Bilgisayarı açıp resmi yükledim. Resmi açtığımda hayatın bana yine küçük bir şaka yaptığını gördüm senim. Çiçeğin arkasından bana bakıp gülümseyen resmin, şimdi duvar kağıdı olarak karşımda duruyor.
Ya Ali abi, ben aslında diyorum ki;
Hayvanlar bir şekilde isteklerini belli ediyorlar, bitkilerde aynı sekilde becerebilyorlar bunu ama bazı insanlar neden kendilerini ifade edemiyorlar? Dilleri olduğu halde...
iş çıkardım sana yine, kusura kalma.