Eine liebe Person

beren

Well-Known Member


So ich formuliere es mal etwas um, damit es besser klingt. Ich habe kaum Fehler entdeckt und ich habe auch alles verstanden. ;) Mich darf man auch korrigieren natürlich. ;)



Doğu Almanya

Bugün Doğu Almanya'daki ilk günüm.

Az önce annem kendi evine döndü ve ben bundan sonra artık tek başıma burada yaşayacağım. Alışveriş nedeliyle dışarı çıkmaya karar veriyorum. Kapının önünde gözüme bir sokak lambasına yapıştırılmış çıkartma çarpıyor. "Refugees are NOT welcome!" Ben böyle bir yazı gördüğüme inanamıyorum. Onlar acaba bizim gibi insan değil mi? Neyse, süpermarkete gitmek istemiştim. Tramvay boşmuş. Yanı bir kaç kişi var, ama Istanbul'un kalabalığına alışmışım herhalde.

Süpermarkette alışverişimi tamamladıktan sonra kasaya gidiyorum ve ödemeyi bekliyorum. Ama dur... kasadaki kadın nasıl konuşuyor? Sanki başka bir dil konuşuyor! Biraz dikkatli dinleyince Almanca konuştuğunu anlıyorum/fark ediyorum. "Inşallah üç sene sonra ben böyle konuşmam, bea!", diye düşünüp gülüyorum. ;)

Yürüyerek eve dönmeye karar veriyorum, zaten evime uzakta değilim. Chemnitz'de betondan yapılmış çok yeni evler var. Hepsi gri ve hiçde güzel gözükmüyor. Bunların arasında Ikinci Dünya Savaşı'ndan önce yapılmış evlerde var, onların sayesinde bu şehir yinede başka bir türlü güzel. Ama bunu görmek için bence iki kez bakmak gerek.

Benim üniversitenin önünden geçiyorum. Üniversitede çok Hindistanlı okuyormuş. Bunu duyunca biraz şaşırdım, çünkü bunu daha önce duymamıştım. Belki onlarla tanışma imkanım olur ve arkadaş oluruz. Ben zaten Hint yemeğini seviyorum.

Aradan bir hafta geçti, her şey güzel gibi, sadece tek bir sorun var: Sanki burada hiç Türk yokmuş gibi geliyor bana!
 

Skeptiker

Well-Known Member
Okay dann der erste Text: Meine ersten Eindrücke im "wilden Osten"

Ich hoffe es gefällt :D Schmeißt euch drauf wie die Löwen:

Doğu Almanya

Doğu Almanya'ya geldim. Biraz önce annem benim yeni evimden yola çıkıp, eve döndü. Doğu Almanya'da artık tek başıma oturacağım. Dışarı çıkmaya karar veriyorum, çünkü biraz alışveriş yapmalıyım.
Çıkınca evimin önünde bir sokak lambasında bir çıkartmayı görüyorum. "Refugees are NOT welcome!" Gördüğüme inanamıyorum. Onlar bizim gibi insanlar değil mi acaba? Neyse, süpermarkete gitmek istemiştim. Tramvayi boşmuş. Yanı bir kaç kişi var ama Istanbul'un kalabalığına alışmışım herhalde.
Süpermarkete gidip, bir kaç şeyler alıp, ödemeye gidiyorum. Kasada bir kadın oturuyor, ben sırada şeylerimi ödemeyi bekliyorum. Ama dur...şu kadın nasil konuşuyor? Sanki başka bir dil konuşuyor! Biraz dikkatli dinleyince almanca konuştuğunu anlıyorum. "Inşallah üç sene burada kaldığımda böyle konuşmayacağım bea!" diye düşünüyorum.
Yürüyerek eve dönmeye karar veriyorum, zaten evime uzakta değilim. Chemnitz'de çok evler betonla yapılmış. Hepsini aynı gri ve güzel değil gibi gözüküyor. Ama bazısı ikince dünya savaşından önce de yapılmış ve onların sayesinde bu şehri bir türlü güzel olmuş.
Ama bunu anlamak için bence iki kez bakmak gerekiyor.
Benim üniversitemden geçiyorum. Üniversitede çok kişiler Hindistan'dan geliyormuş. Şaşırdım biraz çünkü böyle bir şey hiç duymadım daha. Ama güzel, çünkü İndian yemeği seviyorum.

İlk günüm işte böyle gecti. Bir hafta gecti şimdi ve artık hem birkaç kişiyle tanıştım hem de yeni evime alıştım biraz. Her şey güzel gibimiş sadece bir sorun var: Sanki burada hiç türk yokmuş!

Soo freue mich auf jede Art von Korrektur :)
Mnhhh...schöner Text, nur verstehe ich leider nichts : (. Hatte den Themenvorschlag gemacht, weil es mich schon interessiert, wie deine ersten Erfahrungen und Eindrücke in Chemnitz sind nur dabei nicht bedacht, das ich ja gar kein Türkisch kann^^
 

beren

Well-Known Member
Bunların arasında Ikinci Dünya Savaşı'ndan önce yapılmış evlerde var, onların sayesinde bu şehir yinede başka bir türlü güzel.

Ich formuliere noch einmal um, weil man türlü wohl nicht sagt, obwohl es für mich noch okay klang.

Bunların arasında Ikinci Dünya Savaşı'ndan önce yapılmış evlerde var, onların sayesinde bu şehir yinede bir başka güzel.
 

Lilomartha

Well-Known Member
Vielen Dank auch dir beren! Bei manchen Formulierungen von dir dachte ich mir: Jaaa klingt gleich viel besser, wieso kam mir das nicht in den Sinn? :D

Schön, eine grammatikalische Korrektur von Vaterlich gehabt zu haben und jetzt noch oben drauf eine Wortwahl/Satzbau/Übergang gestalten Korrektur!

Ihr seid die aller Besten!

Skeptiker...trotzdem Danke für deinen Vorschlag, er hat mich inspiriert :D
Ich wusste gar nicht, dass du kein türkisch kannst :eek:
Ich schrieb über meinen ersten Tag im Osten, wie meine Mutter nach Hause fuhr und ich zurück blieb. Dann bin ich einkaufen gegangen. Als ich das Haus verließ hab ich einen Aufkleber an der Straßenlaterne vor meinem Haus gesehen auf dem "Refugees are not welcome" stand. Ich schrieb, dass ich nicht glauben konnte was dort stand und fragte mich, ob das denn keine normalen Menschen wie wir auch sind.

Dann bin ich in der für mich leeren Straßenbahn Richtung Supermarkt gefahren. Die Straßenbahn hab ich als leer empfunden, weil ich mich wohl an die überfüllte Straßenbahn in Istanbul gewöhnt habe.
Im Supermarkt musste ich an der Kasse ein paar mal genauer hinhören bis ich verstanden hab, dass die Dame wirklich deutsch redet und dass ich hoffe, nach drei Jahren nicht genauso zu sprechen. Zurück bin ich gelaufen und schrieb über die Betonklötze die hier stehen und dass nur die übergebliebenen Altbauhäuser, die man zwischendurch mal sieht, die Stadt dann irgendwie doch wieder schön machen, man das wie ich finde aber erst auf den zweiten Blick erkennen kann.
Ich bin an der Uni vorbeigegangen und habe festgestellt dass hier total viele Inder rumlaufen. Soviele dass ich total erschrocken war weil das nicht so in mein Bild vom Osten passt :D Aber ich liebe indisches Essen.

Dann schrieb ich, dass ich jetzt seit einer Woche hier bin, mich ein wenig eingelebt habe und schon ein paar Leute kennengelernt habe. Und dass es mir hier soweit ganz gut geht, nur dass ich nur ein Problem habe: Hier ist es, als ob es keine Türken gäbe!!
 

Lilomartha

Well-Known Member
İyi akşamlar arkadaşlar.. İch dachte ich schreibe mal wieder etwas kleines, habe so lange nichts mehr aktiv für mein türkisch getan.. Ich Faulpelz! :( Diesmal ein bisschen fiktiver als das letzte Mal, Kritik jeglicher Art ist gerne erwünscht! :) *Namen sind frei erfunden, grins*

Sevgili Mert,
Başta sana iki şey söylemek istiyorum.
1. Bu bir aşk mektubu değil, çünkü artık sana aşık değilim.
2. Seni çok sevdim.

Bunu sana niye söylemek istedim acaba? Aklında olsun diye söyledim. Çünkü biz ayrıldığımız halde unutulacak birşey değiliz. Sen bana herşeyi unutmak istediğini demiştin ama buna kabul edemiyorum. Niye kabul edemiyorum acaba, biliyor musun? Çünkü biz çok güzeldik, bizi hatırla!
Sen aklıma geldiğinde artık kalbim acımıyor. Artık güzel hatıralarını düşününce herşeyi kaybettim diye ağlamıyorum. Çünkü, güzel hatıraları ağlayacak birşey değil ki! Artık iyiki bunları yaşayabildiğimiz için gülümsüyorum.
Ben anladım ki, hatırlamak kötü bir şey değilmiş. Sende bizi unutmamalısın. O kadar güzel anıları yaşadık ki, yazık bunları hatirlamazsak. Bütün anıları hep kalbimde kalacak. Keşke senin kalbinde de kalırsa.

Arkadaş kalamayız dediğinde kalbimi kırıldı. Çünkü o anda seni gerçekten kaybettiğimi bir daha anladım. Senden hiç bir haber almadan hayatıma devam etmem zor geliyor bana. Seni çok merak ediyorum çünkü. Nasılsın, hayatta misin acaba sorarak sustum sonunda. Bu mektuba cevap vermeyeceğini tahmin ediyorum.
İlk başta söylediğim gibi artık sana aşık değilim. Ama seni çok özlüyorum. O kadar çok sana alışmışım ki, bu durumda seninle konuşmadan hayata devam etmem zordur. Benim için çok değerli birisin ve inan ki bunu 20yıl sonra bile değişmesine hak etmeyeceğim. Hep kalbimde kalacağına emin ol.

Başta sana bir şey söylememi unutmuşum.
3. Bu sana yazdığım son mektuptur. İstediğin gibi seni bir daha rahatsız etmeyeceğim.

Umarım iyisin. Hayatında mutlu olmayı hak ediyorsun Mert, bunu bilmeni istiyorum. Sana kızgın felan değilim. Artık herşey geçti ve sensiz bir hayatıma devam ederim. Senden tek bir şey istiyorum: Bizi güzel hatırla. Kendine çok iyi bak.


Sooo schmeißt Euch an den Text! :D
 

Vaterlich

Well-Known Member
Aferin gı! :D Dein Text ist soooo schön wie du! Es gibt nur ein erwaehnstwerter Fehler drin, und zwar "değişmesine hak etmeyeceğim". Was hast du damit gemeint? Ansonsten ist der Text fliessend, leicht zu lesen und folgen. Gut gemacht. Du scheinst vom Kasus Akkusative besessen gewesen zu sein. Weisst du nicht, es gibt andere Sachen im Leben, von denen man besessen sein kann? :D Anyway, hier sind mal schnelle Korrekturen.

Sevgili Mert,
Başta sana iki şey söylemek istiyorum.
1. Bu bir aşk mektubu değil, çünkü artık sana aşık değilim.
2. Seni çok sevdim.

Bunu sana niye söylemek istedim acaba/peki ["acaba" verwendet man, wenn man nicht weiss, und "peki", wenn man will, dass jemand über die Ursache ahnt. Hier weisst du doch, warum du es sagen willen hast. Tatsaeclich folgt die Antwort unmittelbar.] ? Aklında olsun diye söyledim. Çünkü biz ayrıldığımız halde unutulacak birşey değiliz. Sen bana herşeyi unutmak istediğini demiştin/söylemiştin ama buna kabul edemiyorum. Niye kabul edemiyorum acaba/peki [!? hier passen beide gut: acaba/peki. Warum? Weil du am folgende eine entsprechende Frage stelllst.], biliyor musun? Çünkü biz çok güzeldik, bizi hatırla!
Sen aklıma geldiğinde artık kalbim acımıyor. Artık güzel hatıralarını düşününce herşeyi kaybettim diye ağlamıyorum. Çünkü, güzel hatıraları ağlayacak/ağlanacak [Erinnerungen wollen nicht weinen, oder? Also, keine Verkörperung. :D] birşey değil ki! Artık iyiki bunları yaşayabildiğimiz için [artık waere hier, nicht am Anfang des Satzes, besser] gülümsüyorum.
Ben anladım ki, hatırlamak kötü bir şey değilmiş. Sen [Leerzeichen! Pass auf! Ein der geläufign Fehler unter Muttersprachler! "de/da" im Sinne vom "auch" schreibt man getrennt!] de bizi unutmamalısın. O kadar güzel anıları yaşadık ki, yazık bunları hatirlamazsak. Bütün anıları hep kalbimde kalacak. Keşke senin kalbinde de kalırsa/kalsa.

Arkadaş kalamayız dediğinde kalbimi kırıldı. Çünkü o anda seni gerçekten kaybettiğimi bir daha anladım. Senden hiç bir haber almadan hayatıma devam etmem zor geliyor bana. Seni çok merak ediyorum çünkü. Nasılsın, hayatta misin acaba [Siehst du? Hier weisst du nicht, und willst erfahren, daher "acaba".] sorarak sustum sonunda. Bu mektuba cevap vermeyeceğini tahmin ediyorum.
İlk başta söylediğim gibi artık sana aşık değilim. Ama seni çok özlüyorum. O kadar çok sana alışmışım ki, bu durumda seninle konuşmadan hayata devam etmem zordur. Benim için çok değerli birisin ve inan ki bunu 20yıl sonra bile değişmesine hak etmeyeceğim. Hep kalbimde kalacağına emin ol.

Başta sana bir şey söylememi/söylemeyi unutmuşum.
3. Bu sana yazdığım son mektuptur. İstediğin gibi seni bir daha rahatsız etmeyeceğim.

Umarım iyisin. Hayatında mutlu olmayı hak ediyorsun Mert, bunu bilmeni istiyorum. Sana kızgın felan [Ehre zur Verwendung dieses Wortes!] değilim. Artık herşey geçti ve sensiz bir [unnötig] hayatıma devam ederim. Senden tek bir şey istiyorum: Bizi güzel hatırla. Kendine çok iyi bak.
 

Lilomartha

Well-Known Member
Vaterlich, çok teşekkür ederim!
Auf dich kann ich immer zählen :-*

Aber immer noch Akkusativfehler drin... dieser Akkusativ macht mich verrückt aaahh :D

Zu dem Satz: Benim için çok değerli birisin ve inan ki bunu 20yıl sonra bile değişmesine hak etmeyeceğim.

Ich wollte schreiben: Du bist jemand sehr wichtiges für mich und glaube mir, ich werde selbst in 20Jahren nicht zulassen, dass sich das ändert!

Zu acaba und peki : Daaaanke sonunda jeton düştü! Jeedes mal denke ich darüber nach acaba oder peki acaba oder peki und mache es dann einfach nach Gefühl :D

Also nochmal: Vielen vielen lieben Dank! :)
 
Top