Gottesbeweis?

S

Sunguroğlu

Guest
Düzceli Mehmet kitabini okurken bu bölüm dikkatimi cekti...

Atomların değişik oranlarda bir araya gelmesiyle elementler ortaya çıkmıştır. Elementlerin de muhtelif şekillerde birleşmesiyle moleküller meydana gelir. Etrafımızdaki alem, içindeki canlı cansız sayılmayacak kadar çok ve değişik varlıklar, bu moleküllerden inşa edilmiştir.

Atomu, gerek kendi içinde dengeli hareket ettirmek, gerekse komşularıyla çok hesaplı ilişkiler kurmasını sağlamak için, dört kuvetten oluşan çok hassas bir kanun konmuştur.

Son derece hesaplı ve dengeli olan bu kanunun hüküm sürmesiyle kainatın ve bizlerin varlığı mümkün olabilmektedir. Öyle ki, bu kanunu meydana getiren dört kuvvetten biri olan nükleer kuvvet olmazsa, atom çekirdeği teşekkül etmez.

Zayıf kuvvet adı verilen kuvvet bulunmazsa, elektronlar meydana gelmez. Elektromanyetik kuvvet olmazsa, atom da oluşmaz. Ve çekim kuvveti yok olsa dünya olmaz, güneş olmaz biz olmazdık.

Kısacası bu kuvvetlerden birinin eksikliği, kainatın sonu demektir. Hatta onların birindeki zaaf veya hesap hatası dahi, aynı neticeyi meydana getirir.

Tabii, burada atomların küçüklüğünü de dikkate almak lazımdır. Bir santimetreküp havada beş milyon kere beş milyon atom olduğu düşünülecek olursa, atomların ve atomlardan teşekkül eden kainatın yaratılışındaki esrar daha iyi anlaşılır."

"Bir sınıfta öğretmen olduğumuzu farz edelim. Kendi aralarında 15-20 öğrenci konuşur ve hepsinin sesleri birbirine karışmadan süratle ve atomlar vasıtasıyla bize ulaşır. Aynı atomlar, güneşin ışığını, ısısını ve yedi rengini de sınıfa getirir. Sobamızdan çıkan sıcaklık da atomlar eliyle etrafa yayılır. Aynı anda uzaklardaki bir radyo sesi, gök gürültüsü veya bir zil sesi de duymuş olabiliriz. Bu iş de aynı atomların vazifesidir.

Sınıfımızın etrafını yüz bin insan sarsa ve hepsi de bize değişik tonlarda, değişik şivelerde ve değişik dillerde seslenseler, aynı atomlar bu sesleri birbirlerine karıştırmadan aynı süratle naklederler.

Canlı, akıllı ve şuurlu bir insanın bir anda beş altı iş yaptığını, mesela birisiyle konuşurken başka birini dinlediğini, bu arada yazı yazıp kafasında çeşitli hesaplar çözdüğünü duysak, gazetelerde manşet yapar, dünya rekortmeni ilan ederiz.

Cansız, akılsız, gözsüz ve şuursuz küçücük bir atomun bir anda binlerce işi eksiksiz, karıştırmadan ve aynı mükemmellikte yapması, akılları durduran bir hal değil midir?

Küçük bir atomdan, muhteşem galaksilere kadar hükmeden bu kuvvetleri ince hassas hesaplarla koyup işleten, kainattaki nizamı ve dengeyi sonsuz bir ilim ve kudretle idare eden kuvvet kime aittir?

Bu akıl almaz hesabı hangi tesadüf ve hangi tabiat yapabilir?

Şunu demek istiyorum: Bir yığın kum, taş, çimento ve demir bulunduğunu kabul edelim. Ortada bir usta, bir plan ve proje olmadan, bu maddelerin bir araya gelerek bir saray inşa etmesi düşünülebilir mi?

Böylesine mükemmel bir sarayın kendiliğinden teşekkül etmesi mümkün müdür?

Galiba bizler, kainatın muhteşem sistemini, nizamını ve harikuladeliğini kanunlarla izah ettiğimizi zannedip işin içinden kolayca çıkıveriyoruz. Kanunları keşfetmekte iş bitiyor mu?

O kanunu koyan kudret sahibini neden akla getirmiyoruz?

İnsanda bir merak vardır. Bu merakla keşfettiğimiz bir şeyin ustasına karşı hayranlığımız daha çok artmalı ve onun kim olduğunu anlamaya çalışmalıyız.

Küçücük bir incir çekirdeğinden koca bir incir ağacını ve onun binlerce meyvesini çıkaran, maddesi bir olan atom parçacıklarından kainatı ve içindeki canlı cansız mahlukatı yaratan, dört ana kuvvetle varlıkları dengede tutan bir kudret sahibine karşı insan nasıl alakasız kalabilir?

Bu muhteşem sırları keşfettikten sonra kainat sahibini nasıl görmezlikten gelebiliriz?
 

Zerd

Well-Known Member
Uymuyor Sunguroglu, yetersiz kaliyor, celiskileri asamiyor bu söylem....

Mantikli ussal argumanlarla bilimsel bulgularla yola cikip, tamamen inanc konusu olan bir sonuca varmaya calisiyorsun ve kendince, celiskileri tutarsizligi takmadigin icin, variyorsun da. Inaniyorum de suna, inandigim icin haz duyuyorum, onun icin sizin de inanmanizi diliyorum de, tamam diyelim. Kendi icinde tutarliligini korumus olursun hic olmazsa. Ama bu tip demagojiye pek tahammülüm yok dogrusu.

O mantikli nedenlerle bilimsel bulgularla ikna etmeye calisitigin insanlar bu kistaslari o bahsettigin "kainatin sahibinin" ürününe, yani dünyaya uygulasinlar da, ama kainatin sahibinin kendisine gelince unutsunlar lütfen, cünkü o kadar muhtesem bir varligin yaraticisi olamaz tabii, öyle mi?

Sonra o kullandigin bilimsel bulgularin hicbirinin temelinde ve kesfinde öyle bir kainatin sahibinin varligini varsaymak gerekmedi, tam aksine, böyle inanclari olan kurumlar ve insanlar yüzyillar boyu o bulgulari ve bilimi önlemek icin ellerinden geleni yaptilar. Ve nitekim dünyanin o bahsettigin inancin en yaygin oldugu yörelerinde o bilimsel gelismeler en cok gecikmistir, bugün bircok terör grubu veya AKP veya özellikle Gülenciler gibi siyasi akimlar bu sonuclari kendi amaclari dogrultusunda kullanmaktan hic cekinmeseler de.

Yapmayin bunu lütfen, dünya yeterince karisik, bir de siz kafa karistirmayin beyin yikamayin. Biri inanc dünyasi herkesin kendine göre kurallarini uygulayabilecegi, digeri de bu inanc dünyasindan bagimsizligi amaclayan bilimsel ve teknolojik dünya. Hic biri kendi basina bir insani veya toplumu tatmin etmeye yeterli degil, onun icin daha uzun zaman ikisinin yanyana varligini korumasi beklenebilir. Fakat birinin kurallarini ve kistaslarini digerine uygulamaya calisanlar mantiksiz ve tutarsiz bir demagojiden baska bir ise girismiyorlar; bugüne kadar hep bilimseller, bilimin basarilarina dayanarak inancin gereksizligini savunmaya kalkarlardi, simdi modern dinciler ayni hataya öteki taraftan girisiyorlar, bilimsel bulgularla inanci savunmaya calisiyorlar.

Her ikisi de uymuyor, yetersiz kaliyor, celiskileri asamiyor....
 
S

Sunguroğlu

Guest
Uymuyor Sunguroglu, yetersiz kaliyor, celiskileri asamiyor bu söylem....

Mantikli ussal argumanlarla bilimsel bulgularla yola cikip, tamamen inanc konusu olan bir sonuca varmaya calisiyorsun ve kendince, celiskileri tutarsizligi takmadigin icin, variyorsun da. Inaniyorum de suna, inandigim icin haz duyuyorum, onun icin sizin de inanmanizi diliyorum de, tamam diyelim. Kendi icinde tutarliligini korumus olursun hic olmazsa. Ama bu tip demagojiye pek tahammülüm yok dogrusu.

O mantikli nedenlerle bilimsel bulgularla ikna etmeye calisitigin insanlar bu kistaslari o bahsettigin "kainatin sahibinin" ürününe, yani dünyaya uygulasinlar da, ama kainatin sahibinin kendisine gelince unutsunlar lütfen, cünkü o kadar muhtesem bir varligin yaraticisi olamaz tabii, öyle mi?

Sonra o kullandigin bilimsel bulgularin hicbirinin temelinde ve kesfinde öyle bir kainatin sahibinin varligini varsaymak gerekmedi, tam aksine, böyle inanclari olan kurumlar ve insanlar yüzyillar boyu o bulgulari ve bilimi önlemek icin ellerinden geleni yaptilar. Ve nitekim dünyanin o bahsettigin inancin en yaygin oldugu yörelerinde o bilimsel gelismeler en cok gecikmistir, bugün bircok terör grubu veya AKP veya özellikle Gülenciler gibi siyasi akimlar bu sonuclari kendi amaclari dogrultusunda kullanmaktan hic cekinmeseler de.

Yapmayin bunu lütfen, dünya yeterince karisik, bir de siz kafa karistirmayin beyin yikamayin. Biri inanc dünyasi herkesin kendine göre kurallarini uygulayabilecegi, digeri de bu inanc dünyasindan bagimsizligi amaclayan bilimsel ve teknolojik dünya. Hic biri kendi basina bir insani veya toplumu tatmin etmeye yeterli degil, onun icin daha uzun zaman ikisinin yanyana varligini korumasi beklenebilir. Fakat birinin kurallarini ve kistaslarini digerine uygulamaya calisanlar mantiksiz ve tutarsiz bir demagojiden baska bir ise girismiyorlar; bugüne kadar hep bilimseller, bilimin basarilarina dayanarak inancin gereksizligini savunmaya kalkarlardi, simdi modern dinciler ayni hataya öteki taraftan girisiyorlar, bilimsel bulgularla inanci savunmaya calisiyorlar.

Her ikisi de uymuyor, yetersiz kaliyor, celiskileri asamiyor....

Celiskiler tam olarak nerede??

Yani celiski var deyip araya konu ile hic alakasi olmayan Akp ve Gülen'i katman beni aydinlatacak mi?

ben de tam tersini düsünüyorum; inanmayan kisiler inanmak istemedigi icin inanmiyorum diyorlar...ben bunun ortasindayim diyenler de öncelikle beni ikna etmeliler, zira sizlerde takdir edersiniz ki,
ortasindayim deyipte sonra inanc'a hakaret etmeye baslayan, sabirsiz ve saygisizlar ile az karsilasmiyoruz...
sonucta kimse inanmak zorunda degil, özgürlük verilmis lakin bunu gizleyen yalancilar oluyor ve ben yalancilar ile vakit kaybetmek istemem...

Ayrica dikkatimi cekti; celiskileri asamiyor bu söylem diyorsunuz ya;

bu söylem neyi ifade ediyor??

Ve neyi etmeliydi?

O mantikli nedenlerle bilimsel bulgularla ikna etmeye calisitigin insanlar bu kistaslari o bahsettigin "kainatin sahibinin" ürününe, yani dünyaya uygulasinlar da, ama kainatin sahibinin kendisine gelince unutsunlar lütfen, cünkü o kadar muhtesem bir varligin yaraticisi olamaz tabii, öyle mi?

burada sanirim sunu sordun, Kendini Arayan Adam kitabini okurken bu bölüm dikkatimi cekti;

"Hocam, Allah'ın var olduğunu ve bu kainatı yarattığını kabul edelim. O zaman Allah'ın kendisi nasıl var olmuş? Onu yaratan kimdir?"

Bu sorunun sorulacağını hissettiğim için gülümsedim. Yol arkadaşım bunu yanlış yorumlayarak:

"Hocam" dedi. "Belki bu sorular size çok garip ve yanlış gelebilir. Ama konuyu lütfen benim açımdan değerlendirin. Siz, hiç dünya görmemiş bir adama bu dünyayı gezdiriyorsunuz. Ben, sizin aşina olduğunuz alemlerin yabancısıyım. Bana o alemleri gezdirip tanıttığınızı unutmayın."

Arkadaşımın sorduğu sorunun cevabını düşündüğümde, Mehmed Kırkıncı Hoca'nın verdiği misali hatırladım. Bu misali arkadaşıma naklederek:

"Seksen vagonlu bir tren düşününüz" dedim. "Bu vagonlardan her birisini bir önceki vagon çeker. Fakat iş lokomotife dayandığında, artık 'Lokomotifi kim çekiyor?' diye bir sual sorulamaz. Zira çeken, fakat çekilmeyen bir lokomotif olmazsa, trendeki nizam bozulur ve hareket meydana gelmez. Eğer lokomotif de çekilse, o zaman lokomotif olamaz.

"Bir er, askerlikle alakalı emirleri onbaşıdan, o da yüzbaşıdan ve nihayet başkumandan da emri padişahtan alır. 'Ya padişah emri kimden alır?' diye bir sual sorulamaz. Zira padişah da birinden emir alsa, o zaman padişah olamaz. Padişah olmanın özelliği, emir almadan emir vermektir.

"Bu misallerden anlaşılacağı gibi, bütün mahlukatı yaratan, fakat kendisi yaratılmamış olan bir kudretin varlığı zaruridir. Çünkü, doğurma ve doğurulma kanunu, yaratılanlara has bir durumdur. Bu kanun, kainatı yaratan kudrette aranamaz."

Yol arkadaşım, söylediklerimi başıyla tasdik ederken, bir koltuk arkamızda oturan genç, ikinci kez söze karışarak;

"Peki, Allah kainatı yaratmadan önce ne yapıyordu?" diye bir soru sordu.

Onu da kısaca cevaplamaya çalıştım:

"Bu sorunun sorulmasına, 'zaman' ve 'ezel' kavramlarının yanlış anlaşılması sebep olmaktadır" dedim.

"Zaman, kainatın yaratılması ile başlayan ve mahlukatla devam eden bir kavramdır. Yani, bizim bildiğimiz manada zaman da mahlukatla birlikte yaratılmıştır.

Zamanı, 'geçmiş, şimdiki zaman ve gelecek' olmak üzere üçe ayırdığımız 'zaman', mahlukat (yaratılanlar) için söz konusudur. Ancak ezel için böyle bir taksimat yapılamaz. Ayrıca ezelin başlangıç noktası da düşünülemez. Ezel, mekandan ve zamandan' münezzeh olan Cenabı Hakka aittir. Allah'ın ezeli olması demek, başlangıcının ve sonunun olmaması demektir.

Cenab-ı Hak ezelidir. Zaman ise, mevcudatın yaratılması ile başlamıştır. Mevcudat yaratılmadan önce zaman yoktu. O halde Allah için böyle bir soru sorulamaz. Ancak, 'Ezeli ve Ebedi olan Allah, ezelde ne yapıyordu?' denilebilir ki, kıymetli bir alim bu konuda şunları belirtir:

"Cenab-ı Hak, ezelde her kayıttan mukaddes olarak ve fevkinde hiçbir mertebe olmayan Zat-ı Hakimin ulûhiyetine mahsus izzet ve azametini müşahede ediyordu.

Mukaddes varlığına, kudsi sıfatlarına ve esma-i ilahiyesine (ilahi isimlerine) tecelligâh olacak eşyanın hakikatlarını, mahiyetini, hüviyetlerini, plan ve programlarını, manevi miktar ve suretlerini, ezelde ve ilim dairesinde takdir ve müşahede etmekteydi.

Cenab-ı Hakka mahsus olan bu keyfiyeti, aciz, nakıs ve mahdut (sınırlı) olan mahlukatın idrak ve ihata etmesi muhaldir. insanın aklı ve fehmi (anlayışı), zaman ve mekanın söz konusu olmadığı ezeliyeti ve onun sırlarını nasıl temaşa edebilir?"

Sohbetimiz bu şekilde devam edip gitti. Öldükten sonra dirilme, kader ve melaike gibi akli izahlar isteyen hususlar da konuşulmuş ve kısaca cevaplarla geçiştirilmişti.

Özellikle Darwin'in evrim teorisi üzerinde fazla duruldu.

Yazar Halit ERTUĞRUL'un "Kendini Arayan Adam" adlı kitabından alınmıştır..
 
Zuletzt von einem Moderator bearbeitet:

Zerd

Well-Known Member
Celiskiler tam olarak nerede??

Yani celiski var deyip araya konu ile hic alakasi olmayan Akp ve Gülen'i katman beni aydinlatacak mi?

ben de tam tersini düsünüyorum; inanmayan kisiler inanmak istemedigi icin inanmiyorum diyorlar...ben bunun ortasindayim diyenler de öncelikle beni ikna etmeliler, zira sizlerde takdir edersiniz ki,
ortasindayim deyipte sonra inanc'a hakaret etmeye baslayan, sabirsiz ve saygisizlar ile az karsilasmiyoruz...
sonucta kimse inanmak zorunda degil, özgürlük verilmis lakin bunu gizleyen yalancilar oluyor ve ben yalancilar ile vakit kaybetmek istemem...

Ayrica dikkatimi cekti; celiskileri asamiyor bu söylem diyorsunuz ya;

bu söylem neyi ifade ediyor??

Ve neyi etmeliydi?

Sunguroglu, azi karar, cogu zarar. Buradaki yazilarin basligi tanrinin varliginin ispati, ben de sana farkli acilardan senin yazdiklarinin neden bir ispat olamayacagini isaret etmeye calistim. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.

Belki de ama sadece benim dilimden anlamiyorsundur. O halde Kant'in salt usun celiskileriyle ilgilenmeni öneririm, özellikle dördüncüsüyle. Belki onun dili senin anlayisina daha uygundur.
 

Eskolein

Well-Known Member
Da draußen gibt es millarden von galaxien mit Milliarden von sternen die alle millarden von planeten um sich kreisen haben.
Ich frage mich sehr, was für eine Auffassung von "Glauben" die Menschen auf Andromeda haben :).
Ob wir denen unser Verständnis von glauben aufdrücken können oder die uns deren ?
Wieviele Religionen es wohl da draußen geben mag :).
 

Eskolein

Well-Known Member
Warum hat er uns erschaffen? Was ist der zweck unsere Gegenwart?

Wieso zeigt er sich uns nicht?

Er hat uns erschaffen um zu sehen, ob wir es bis zu den sternen schaffen.
Wir müssen einen weg zu den sternen finden.
Das ist der Grund warum er Sie uns sehen lässt.
Religion spielt für Ihn keine Rolle.
Er wartet darauf das wir uns von unseren eigenen zwängen befreien und uns auf den Weg machen.

Er wartet auf uns am anderen Ende des Universums.
 

eruvaer

Well-Known Member
...kennt jemand "der alte Mann und Mr Smith"?
hab das mal von meinem Bruder als Hörspiel bekommen - gelesen von Mario Adorf.
durchaus eine schöne Geschichte +/- zum Thema :)
 
Top