Was lest ihr ??

Mendelssohn

Well-Known Member
Nicht wirklich....würde hier aber zu weit führen! Ich merke nur kurz an Ostjuden und Progrome in Russland.
Die Ostjuden wurden von den akkulturierten Mittelschichts-Juden als Bedrohung für ihren bürgerlichen Status angesehen. Daher spendeten sie ordentlich für einen Judenstaat in Palästina, in den sie selbst nicht zu gehen wünschten. Aber die Progrome in Osteuropa nahmen inzwischen bedenkliche Ausmaße an. Es gab Bilder.
Das ist wohl war.....zumal die Juden länger auf deutschem Gebiet lebten als die "Deutschen" selbst^^
Das wird oft vergessen: mit den Römern kamen die Juden den Rhein rauf, lange vor der Christianisierung Germaniens, die ja erst um 800 allmählich Gestalt annahm.
 
S

Sunguroğlu

Guest
-Front-1.jpg


İnsanlar kendi hayatını yaşamadığı için mutsuz. Hep birileri mutlu olsun diye koşturmaktan yürekleri yorgun. Hepsi bu...

Üzülme! Giden kendi kaybetmiştir aslında. Neyi mi? “Verdiğin sevgiyi, değer ve emeği...”

Maske takan insanlardan Allah’a sığınırım.

Allah verdiğin emeği hak edecek insanı karşına çıkarsın.

Çünkü Allah adildir. Kimsenin hakkını kimseye bırakmaz.

Bu dünyada öyle insanlar var ki, melek gibi insanların kalbini kırıp yine de kendini haklı sanıyor. Allah bizi onlardan korusun.

Gerçek Müslüman inciten değil, incitmeye korkandır!

Allahım sen kimseye sonradan “Bu muydu sevdiğim insan!” dedirtme.

Yaramız var hepimizin. Çok şükür yaramızı saran bir de Yaradan’ımız...

“Sana bıraktım Allahım...” cümlesinin verdiği hafiflik pamuğun zerresinde yok.

Çok şükür...



Kararsız kaldığında de ki:

“Beni yaratan yolumu elbet gösterir.” (Şuara 78)
 
S

Sunguroğlu

Guest
470.jpg


Nefis ve Şeytan, insanın manevi ilerleyişinde en mühim iki engel. Nefis içeriden, şeytan dışarıdan dünya ve ahiretimizi perişan etmek için durmadan çalışıyorlar. Nefsin mahiyetinde "gurur-kibir-menfaatçilik" gibi pek çok zararlı özellik var. Şeytan, işletilmeye uygun bu madenleri iyi biliyor ve işletiyor; nefsin zaaflarını tanıyor ve yakalıyor. Nefis, içimizdeki şeytanın temsilcisi, onun yerli işbirlikçisi; eğer terbiye edilmezse onun bir öğrencisi. Günümüzde nefisler alabildiğine hür, alabildiğine serbest. Dinin günah kabul ettiği nice hareket, günlük hayatın adeta birer parçası olmuş. Vitrinler nefse hitap ediyor, sokaklar nefse sesleniyor. Günümüz insanı nefsi tanımıyor. Günümüz insanı nefis terbiyesinden habersiz. Günümüz insanı nefsin kulu kölesi. Halbuki bu huysuz atı iyi bir terbiyeyle dizginlemek ve gemlemek, onun sırtına binip yüce hedeflere doğru yol almak mümkün. İşte bu çalışmada, önce nefsi çeşitli yönleriyle tanımaya çalışacağız, ardından onu terbiye yollarını ele alacağız; ve son olarak günah dosyasını açacağız, nefsin gıdası olan günahlar hakkında bazı değerlendirmelerde bulunacağız.
 
S

Sunguroğlu

Guest
0000000526694-1.jpg



Benim adım Azat.
Bu benim hikayem...
Aşkın, ihanetin ve pişmanlığın öyküsü...
Şaşırtıcı, ürpertici, kahredici...

Henüz hayatımın baharında, yetim kalmış çaresiz bir gençken, hiç hayal etmediğim bir şekilde zengin bir mirasa kondum.
Bu hazır bulmuşluğun şımarıklığıyla kendimi, tuzaklarla dolu baş döndüren coşkulu bir alemin kucağında buldum.
Dur durak bilmeyen bir çılgınlık içinde, etrafımı saran sahte dünya melekleriyle günümü gün ediyordum.
Hızla uçuruma yuvarlandığımı gören yüreği yaralı annemin, her gün önüme geçerek gözyaşları içinde yalvarışlarını hiç önemsemiyordum.
Kalbini bin parçaya bölerek kırdığım bu şefkat kahramanının, üzüntüyle alev alev yandığı bir anda, hiç beklemediğim bir şekilde davetsiz bir misafir kapımı çaldı.
Asi bir evlat olarak, bütün varlığımı kaybedip dostları tarafından terk edilmiş bir halde ölümle kalım arasında can çekişirken buldum, kendimi...
Yürekler parçalayan kabuslar zinciri de o zaman başladı.
Ve ardından gelen korkunç bir son...
Her şeye rağmen beni bırakmayan yalnızca o vardı. Meğerki beni bir annem sevmiş…
Dayanabilen evlatlara…
 
S

Sunguroğlu

Guest
ONASECDEYAKISIYOR.aspx


Geçtiğimiz aylarda “Sevmekten Korkuyorum” adlı romanıyla okurlarına ulaşan kıymetli yazarlarımızdan Ahmed Günbay Yıldız, şimdi de “O’na Secde Yakışıyor” adlı son romanıyla okurlarıyla buluşmaya hazırlanıyor. Yazarımız romanında, yaşadığı sıkıntılardan dolayı isyana düşebilme ihtimali olan bir gencin, kendini saptırmaya çalışan şeytanî seslere karşı verdiği mücadeleyi ve yaşadığı olayların birer imtihan vesilesi olduğunu idrak edip, manevi hayatına yön veriş sürecini anlatıyor.

Romanımızın kahramanı Saltık Buğra yaşadığı muhitte korkusuzluğu ve kahramanlığıyla tanınır. Askerden geldikten sonra nişanlısı Sanem’in evlenme arifesinde haince öldürülmesiyle hayatı farklı boyutlarıyla yaşamaya başlayacaktır.

Sevdiğini toprağa verdikten sonra ailesinin ve Agah Dede’nin tavsiyesi üzerine İstanbul’a amcasının yanına gelir. İstanbul’daki en yakın dostu kuzeni ve süt kardeşi olan Serdem’dir.

Serdem, Saltık Buğra’nın içinde bulunduğu ruh halinin farkındadır ve bu durumun Saltık’ın hayatında herhangi bir yer teşkil etmeyen İlahî değerlerin farkına varıp hayata geçirmemesinden kaynaklandığını ona anlatmak için elinden geleni yapar.

Serdem’in dostane çabalarıyla Saltık gerçekle bağdaştıramadığı İlahî emirleri gururundan dolayı uygulayamadığını anlar ve Rabbine secde etmenin güzelliğini yaşamaya başlar.

Kahramanımız hayatına Sanem’den sonra kimse giremez diye düşündüğü sırada Meryem’le tanışır… İki farklı inancı paylaşan Saltık ve Meryem hidayet üzere ortak bir noktada buluşurlar… Yaratıcı huzurunda O’na en yakın oldukları ânın secde ânı olduğunu anlayarak hayatlarıyla ilgili önemli bir karar alırlar…

“O’na Secde Yakışıyor” , kulun, Rabbi huzurunda kalbinde zerre kadar kibir ve gurur olmaksızın secde edişine ve huşû içinde: “Yüceler Yücesi Rabbim! Seni kullara ait olan bütün noksan sıfatlardan tenzih ediyor, Seni en güzel isim ve sıfatlarınla anıyorum” diyebilmesine, dikkatleri çekiyor.
 

Mendelssohn

Well-Known Member
Ich lese von A. James Gregor: Totalitarism and Political Religion (Stanford 2012).
Der Autor macht es sich zu leicht, den Marxismus als politische Religion zu definieren (bei den Nazis bin ich noch nicht). Der Marxismus wollte wohl neue Lehrbücher schreiben, aber keinen neuen Katechismus. Auch wollte er kein Religionsersatz sein, denn im materialistischen und naturwissenschaftlichen 19. Jahrhundert war Gott sowieso tot und nur noch in Form eines Konfessionsanhängels von Bedeutung. Man mußte Protestant sein, um Beamter zu werden.
Führerkult hat erst einmal nichts mit Marxismus zu tun und ist auch nicht religiös. Mit Nazismus hat er zu tun, ist Teil der Ideologie, aber im Grunde genommen auch nicht religiös. Jedenfalls nicht in der monotheistischen Tradition, in der es nur einen Führer gibt und der ist nicht von dieser Welt.

Stanford ist ja auch das intellektuelle Zuhause von der SU-Expertin Condolezza Rice, die Bush so exzellent in der Geostrategie beraten hat. Ich vermute, daß Gregor die amerikanische religiöse Rechte im Visier hat, aber auf Kosten eines getürkten Feindbildes, des Marxismus. Doch wenn man den Marxismus nicht verdammt, wird man in den USA umgehend selbst zum Marxisten und damit zum Staatsfeind.
Manchmal ist die Politik hinter den Büchern interessanter als das Buch selbst.
 
S

Sunguroğlu

Guest
MEDINEMUDAFASICOLKAPLANIFAHRETTINPASA.aspx



Fahrettin Paşa Hakkında;

Daha sağlığında adını tarihe altın harflerle yazdıran kumandan…
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK…

O BİR ÇÖL KAPLANIDIR..
Siyonist ingiliz ajanı yahudi Lawrence



“Evlatlarım!
Bir söz verdik. ′Kutsal şehri isyancılara vermeyeceğiz′ diyerek, elimizden ne geliyorsa yapmalıyız. Ta ki son mermi, son er ve son kana dek… Bu azim, bu kararlılık bize dayanma gücü verecektir. Bunu hiç unutmayın! Ümitsiz olmayınız.
Bakın, bayrağımıza iyi bakın. Herhangi bir bayrak değildir o. Şu an devletimizin düşen birçok kalesi var. Ele geçirilen birçok şehri var. Ama burası son kaledir. Devletimizin son direnme tasıdır. Belki bizim bu gayretimiz diğerlerine de örnek olursa, her yerde ittifak etmiş düşmanlara, yedi düvele karşı koyarız!” Fahrettin Paşa

Birinci Dünya Savaşı’nda askerimiz birçok cephede çarpıştı. Bu çarpışanlardan bazıları da Medine’deydi. Etrafları kuşatılmıştı. Yokluk içindeydiler. Ancak onlar ellerinden geleni sonuna dek yapmak için kararlı ve azimliydiler… Çamurlu su içtiler, hurma çekirdeklerinden ekmek yaptılar. En önemlisi çekirge yediler… Sadece düşmanla değil, açlıkla, susuzlukla ve sıcakla da çarpıştılar.

MEDİNE MÜDAFAASI / Çöl Kaplanı Fahrettin Paşa, işte bu kahraman askerleri ve binbir zorluk içinde görevini hakkıyla yapmaya çalışan Fahrettin Paşayı anlatmak için kaleme alınmıştır.

Bu kitap; okurları tarihimizin acılarla dolu bir sayfasına, cesur, inançlı, şerefine düşkün, görevine sadık, bayrağına, vatanına, milletine bağlı askerlerin verdiği mücadeleye tanıklığa davet eden bir fedakârlık öyküsü…
 

hasbelkader

Well-Known Member
Ev arkadasimin tavsiyesi üzerine bugün baslayacagim bir kitap. Yazari yeterince popülariteye ulasmis bir kisi olaraktan, güzel zaman gecirecegimi ümit ediyorum =)

371389b.jpg


"Orada yaşarken bana karabasan gibi itici gelen
birmanya manzaraları, zihnime öylesine takılmıştı ki,
sıyrılıp kafamdan atmak için onlardan söz eden bir roman yazmak zorunda kaldım."

George Orwell
 
S

Sunguroğlu

Guest
papatya-kokulu-hikayeler-kokulu-kitap-kitabi-ender-haluk-derince-Front-1.jpg


Hiç kimsenin yanınızdan mutsuz ve kötü ayrılmasına izin vermeyin. Bulunduğunuz konumda mutlu olmaya bakın. Çiçek büyütün, kitap okuyun. Hayatı yarım bırakmayın!

Okurken içinizi huzurla dolduracak, yüreğinizi ısıtacak, iyilik, sevgi, dostluk ve mutluluğu dile getiren birbirinden güzel 53 adet hikâyeden derlenen bu kitapla hayata keyifli bir mola verip kargaşadan sıkıntılardan uzaklaşacaksınız.,

Az korkun çok umut edin, Az yiyin çok çiğneyin, Az konuşun çok ifade edin, Az kızın çok sevin, İyi şeyler sizindir...
 
Top