Was lest ihr ??

S

Sunguroğlu

Guest
0000000579338-1.jpg


Uzun yıllardır böylesi güzeli yazılmadı... AŞK bu kadar mı güzel anlatılır? Bir roman bu kadar mı etkiler insanı? Bu roman yüzyıllar boyu okunacak bir başyapıt. İnsan psikolojisinin en bilinmez yönlerini aşikâr eden, Aşk’a ve ötesine ışık tutan büyüleyici bir anlatım. Şu an elinizde tutmakta olduğunuz kitap, bir romandan çok ötesi... Okuyun, hak vereceksiniz.
Dr. Özge Can – Dokuz Eylül Üniversitesi Dilbilim Bölümü

Bilal Karabulut bambaşka bir yazar. Öylesine sürükleyici bir anlatımı var ki kitabı elinizden bırakamıyorsunuz. Sonlara yaklaşıp da sırlar aydınlanmaya başladığında ise yazarın kurgulama ustalığına hayranlığınız katbekat artıyor. Bunun yanında Türkçeyi bu denli güzel kullanan, üslubu bu denli oturmuş yazarlar çok az kaldı. Tavsiye etmekle kalmıyor, böylesi bir yapıt elinize dokunmuşken bu şansı kaçırmayın diyorum.
Doç. Dr. Mehmet Seyfettin Erol – Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü
 
S

Sunguroğlu

Guest
select.php


Evliyalar arasında Tac'ül Arifin (Ariflerin Tacı), Ümmü'l Hayr (Hayrın Anası) diye anılan Rabia'tül Adeviyye Hazretlerinin sırlar bahçesine kandil tutan bu kitabı;
Sizi salt kafanızdan ve kalbinizden değil, ruhunuzdan ve sırrınızdan da silkeleyecek bir gizem yumağı özelliği taşıyor..
Ya Selam!..
 
S

Sunguroğlu

Guest
portakal-kizim-kitabi-duran-cetin-Front-1.jpg


Okurken heyecanlanacağınız, üzüleceğiniz, duygulanacağınız; içinde kendinizi bulacağınız, gerçeklerle yüzleşeceğiniz, yaptıklarınızı sorgulayacağınız, anne-baba ve komşuluk hakkının nasıl olması gerektiğini, en açık, acıklı ve gerçeklerden hareketle işlendiği roman...

Naciye Hanım oğlunun sessiz kalmasını fırsat bilerek konuşmasını sürdürdü:
-Anne nedir, baba nedir bilmezsiniz. Sevgi nedir saygı nedir bilmezsiniz. Din nedir iman nedir bilmezsiniz. İbadet yok ahlak yok, siz bu dünyada neden yaşıyorsunuz? İşiniz gücünüz para! Para her şey değildir. Bunu anladığınızda her şey çok geç olabilir.

Oda ve gece üzerine geliyordu işte. Sıkıyor, sıktıkça daha çok sıkıyordu. Kendisine bir kapı açılmasını bekliyor veya bir dehliz bulsa başka yerlere; rahata, huzura veya kendisini aşağılayıcı bakış ve konuşmaların olmadığı bir yere kaçacaktı.

Uyuyabilmek için bildiği kısa süreleri okumaya başladı bir bir. Olmuyordu. İçindeki duyguları yenmeyi başaramıyordu. Bu kadar üzerine gelinmesi bütün dengelerini alt üst etmişti. Hele gelininin söylediği şu sözler aklından hiç çıkmıyordu:

"Artık tamam. Bıktım senden ya! Defol nereye gideceksen git. Bizi rahat bırak."
Beyni uğuldarcasına kulaklarında fasılasız tekrar ediyordu bu cümleler.
Oğlunun tavrı da zoruna gitmişti. Bunca emekle besle büyüt, okut adam et..Sonunda kendini azarlasın, karısı karşısında hiçbir şey demeden; sussun!

"Sen böyle olmamalıydın oğlum Şinasi!" dedi birkaç kez sessizce. Gözyaşları aktı sonrasında. Akan bir annenin gözyaşlarıydı. Karşılıksız kalması imkânsızdı.






leyla1jpg_h49.jpg







13813.jpg


“…Mektubuma cevap beklemiyorum, sizi bekliyorum. Altı aylık evli arkadaşım Nefise intihar etmesin, diye onu beklemekten canım çıkıyor. Size yazmadığım başka şeyler de var. Buralar yanıyor, buralar çürüyor, ne olur hemen gelin. Dağlar bile halimize ağlıyor, siz ilgisiz kalmayın.” Asude
 
Zuletzt von einem Moderator bearbeitet:
S

Sunguroğlu

Guest
ben-kimin-kurbaniyim-kitabi-emine-senlikoglu-Front-1.jpeg


"Yıllardır sordum durdum. Ben kimin kurbanıyım?" diye. Benim hayatımı okuyan değerli kardeşlerin, inşaallah siz kimin kurbanı olduğumu hemen anlar ve benim hayatımı nesillere ibret belgesi olarak sunarsınız.

1386097789_b.jpg


On yıl cezaevinde yatan Hülya Tekel’in üzerinden, başkalarının da yaşadığı olayları monte ettiğim, Dul ve Sabıkalı bir kadının çilesini dile getirmeye çalıştım. Gerçi sabıkalı erkekler de çekiyor ama kadın iki misli çektiği inkar edilemez. Hele de kadın dulsa.
Bu romanın yazılış hikâyesi, tanıdığım bir kadın vardı. Cezaevinde yatmış diye hizmetçiliğe bile almadılar onu. Bir gün bana şöyle bir soru sordu: “Beni hizmetçiliğe bile almıyorlar. Bu durumda, ya hırsızlık yapacağım, ya da dilenci olacağım. Sabıkam var diye bana kimse güvenmiyor. Hangisini yapayım?” dedi. Ben de ona, “sen ev işi bul ben sana kefil olacağım,” dedim, dedim çünkü tanıyordum onu. O asla ve asla çalmazdı. İzzet ve şerefli bir insandı. Aç kalınca dostlarına açım der ama şerefini ayaklar altına alacak işler yapmazdı.
Sonra fark ettim ki, cezaevinden çıkan mahkumlar asıl cezayı cezaevinden çıkınca çekiyorlar.
Karar verdim onun romanını yazacaktım. Fakat engeller çıktı yazamadım. Hülya Tekel’in Ben Kimin Kurbanıyım isimli romanında hayatından bazı kesitleri yazamamıştım. Onunla başladım romana, bahsettiğim hanımın hayatıyla bütünleştirdim ve yazmak istediklerimi yazdım. Biraz karışık mı anlattım. İdare edin
 
S

Sunguroğlu

Guest
tut-elimden-kitabi-sabiha-ates-alpat-Front-1.jpg


Eve geldim, küçük abim kaza geçirmiş, hayata veda etmek üzereydi. Babam kumarhanede, evde para yok. Annem çok acı çekiyordu. Babam yolladığımız haberi dikkate alıp gelmedi ve nihayet abim vefat etti. Babamı kumar masasından kaldırıp getirmişler.
 
Zuletzt von einem Moderator bearbeitet:
S

Sunguroğlu

Guest
domuzkasabi.jpg



Çıkışsız dar bir vadide yaşayan ilkel bir grup insan, ormandaki dev yaban domuzlarıyla da mücadele ederek hayatta kalma mücadelesi vermektedir. Kurganlık Vadisi olarak adlandırılan bu yerdeki yaşam, sorgulanmayan ve itiraz edilmeyen katı bir kurala sahiptir; vadiye senede bir kere dış dünyadan birisi gelmekte (getirilmekte) ve gelen ‘takasçı’ vadi halkından birisini seçip ölüme göndererek onun yerine geçmektedir.
Son takasçı, Alanya’da yerleşik yabancılara domuz eti satan kasap İlimdar Can Çekirdek olur. Kahpece tuzağa düşürülmüş ve gözlerini bu netameli vadide açmıştır. İlimdar, Kurganlık Vadisi’nde bulunduğu süre zarfında kurallara uymaktan başka seçeneği olmadığını anlar. Hepsinin tuhaf olduğunu düşündüğü vadi halkını tanımaya ve hangisini seçeceğine karar vermeye çalışırken, neden burada olduğunu ve kurtulmanın mümkün olup olmadığı arayışından vazgeçmez. Bir yandan geçmişini ve mesleğini sorgulamayı sürdürür.
Bir süre sonra vahşi yaban domuzlarıyla dolu ormanın öbür tarafına geçebildiği takdirde kurtulabileceği umuduna kapılır ama seçim günü gelip çatmıştır ve kaçışı yoktur.
Aslında kurtuluşu tamamen seçimiyle alakalıdır ve şeytanın dahi aklına gelmeyecek bir akıl oyunu oynaması gerekmektedir.
 
S

Sunguroğlu

Guest
nby2520.jpg


Oğuzların destansı hayatını anlatan ve on iki hikâyeden oluşan Dede Korkut Hikâyeleri Türk edebiyatının eşsiz şaheseri ve millî destanıdır.
Bamsı, Hristiyanlarla Müslümanların savaşını anlatan Dede Korkut Hikâyeleri'nden birinin romanıdır. Serinin ilkinde Pay Püre Bey'in oğlu Bamsı Beyrek'in on altı yıllık esareti ve kahramanlıklarla dolu hayatı anlatılmaktadır.
Roman, Pay Biçen Bey'in kızı Banu Çiçek ile Bamsı Beyrek'in dillere destan aşkını ve esaret altında kaldığı yıllarda Bamsı Beyrek'e âşık olan Şöklü Melik'in kızı Helen'i anlatmaktadır.
Yiğitlerin cengi ve maceralı bir aşk hikâyesi...
***
"Bütün Türk edebiyatını terazinin bir gözüne, Dede Korkut'u öbür gözüne koysanız, yine Dede Korkut ağır basar."
Ord. Prof. M. Fuat Köprülü
 
Top