beren
Well-Known Member
Ich denke das die Übersetzung der Medien sinngemäß richtig ist! Türken, speziell die etwas ältere Generation drückt sich immer in dieser blumigen Sprache aus. Mein Vater ist auch einer von der Sorte. Redet immer in dieser blumigen Sprache um den heißen Brei herum und meint letztendlich genau was ganz anderes.
https://www.google.de/amp/m.milliyet.com.tr/amp/cumhurbaskani-erdogan-ataturk-u-siyaset-2342587/
"TÜRKİYE, TÜRKİYE'DEN BÜYÜKTÜR; BUNU BÖYLE BİLİN"
Böyle bir müktesebattan Batı tarzı bir işgalcilik profili çıkarmaya çalışanların, beyhude uğraştığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan devamında şunları söyledi: "Bugün, gidin Suriye'ye, gidin Irak'a, gidin Kuzey Afrika'daki, Orta Doğu'daki, Balkanlar'daki herhangi bir yere, oralardaki insanlara Türkiye ile Türk milleti ile ilgili kanaatlerini sorun, hiçbir yerde sömürge gibi, işgal gibi, zulüm gibi, katliam gibi ifadeler duyamazsınız. Bunların yerine sadece, artık bir sembol haline gelen ‘vefalı Türk geldi yine' teşekkürünü işitirsiniz. Bakınız, size yaşanmış bir olayı nakledeyim: Makedonya'nın dağ köylerinden birine, uzun uğraşlar sonunda ve çok zor şartlarda ulaşan TİKA ekibinin yanına, elindeki bastonuna yaslanarak, yaşı hayli ilerlemiş bir ihtiyar yaklaşır. Aracın kapısının üzerindeki Türk Bayrağını görünce, bastonunun ucuyla TİKA görevlisini dürterek, ‘Niye bu kadar geç kaldınız?' diye sorar. Görevli şaşırır, programın birkaç gün gerisinde kaldıklarını sanarak, durumu izah etmeye çalışırken, ihtiyar sözünü kesip devam eder: ‘100 yıldır sizi bekliyoruz' evet, biz o coğrafyalardan ayrılalı bir asır oldu, ama oradaki insanların bekleyişi, umudu hiç bitmedi. Dün, devlet olarak oradaydık. Bugün yardım kurumlarımızla, eğitim kurumlarımızla, sağlık kurumlarımızla, kalkınma projelerimizle oradayız. Hani diyorum ya ‘Dünya 5'ten büyüktür' diye. Türkiye, Türkiye'den büyüktür, bunu böyle bilin. Yani biz 780 bin kilometrekareye hapsolamayız. Çünkü bizim fiziki sınırlarımız başkadır, gönül sınırlarımız başkadır. Musul'daki, Kerkük'teki, Haseke'deki, Halep'teki, Humus'taki, Misrata'daki, Üsküp'teki, Kırım'daki, Kafkasya'daki kardeşlerimiz fiziki sınırlarımız dışında olabilir, ama hepsi gönül sınırlarımızın içindedir, kalbimizin tam ortasındadır."
...
Siehst du den roten ersten Satz und wie es weiter geht? Verstehst du den Zusammenhang? Man kann nicht ein Satz auslösen und interpretieren wie man will.